Ekim 28, 2006

Prettyinpink

sadık bir ekşi sözlük okuruyumdur.
yazar olmayı hiç istemedim sormayın boşuna. :)
yazılarını çok sevdiğim, bu kız benim hislerimi nerden biliyor dediğim bir yazar vardır ekşide.
kim mi?
prettyinpink

uzun zamandır bakmaz olmuşum yeni farkettim.
bir açıp bakayım dedim ama neler göreyim...
tüm yazılarını silip, geriye tek bir yazısını bırakmış.
çok önceleri alıntıladığım bir yazısını buraya koyuyorum.
kendisinden izin alma şansım ne yazık ki yok.
haberi olur mu bilmem.. (hiç sanmıyorum.. :) )
okuyun siz de beğeneceksiniz...


Affet Beni...
"duygularımdan sorumlu olmayı hiçbir zaman öğrenemedim.. öğrendiklerim; öğretilenler ve hislerim arasındaki çatışmayı aşmadı.. seni de bu çatışmadan başka bir yerde bulamazdım zaten bu yüzden affet beni...

sana uzun çok uzun bir mektup yazmak düşü gecelerimi kapladı.. yaşananlardan ya da yaşanamayanlardan bahseden upuzun bir mektup düşü.. sen ya da alınganlığım izin vermediniz önce; ama yazmalıydım.. içimde kalan bunca şeye rağmen bunu gerçekleştirmeliydim.. yanlışlık nerde bilmiyorum; affet beni...

geceler böyle imlasız cümlelerin gölgesinde sabaha ulaşsın istemedim.. sabahlar böyle upuzun bir yalnızlığın final düdüğü de olsun istemedim.. yalnızlığımın eğri büğrü çizgilerinden bir öykü oluşur zannediyordum; bir yol sana gider sanıyordum bu çizgilerden; gitmiyormuş; affet beni...

acemiliğim ve ürkmüşlüğüm arasındaki duyguları türkçe isimler sözlüğünde bulamadım; bulamıyorum.. oysa her şeyin karşılığı var gibiydi hayatta; yokmuş.. yokmuş beni var ettiğini sandığım bir kelime... kelimeler zaten sandıklarda kalmış; sandıklar zaten tozluymuş.. o tozlar bizim artık olmadığımızı anlatıyormuş.. oysa ben seni ne zaman bulduğumu bile hatırlamıyorum... hatırlayışlarım kalbimin hızlı atışlarından; sahilde seni beklerken kızaran yanaklarımdan; geldiğini görünce yerimden fırlayarak sarıldığım boynundan ileri gitmiyormuş.. affet beni; tozlar bizim artık olmayışımızmış...

bu yazışımsa; ne bir borç, ne de ikmale kaldığım duygularımın tekrarı.. bu yazışım sana uzanmaz.. ama bilmeni istiyorum; bilmiyordum senden önce bir insana giden yolları seninle öğrendim... şimdi ise anılara şahitlik eden eşyaları, sözgelimi bir maytabı bile yok etmekten acizim...

hayatı mahkemeye verdim; idam cezasını ben aldım.. hakim kırdı bütün kalemleri; beni savunacak bir avukatım bile yoktu... sense başsavcıydın; affet beni...

oysa ben ilk susuz rakımı sana içtim; ilk seni özledim; ilk seni bir anne yalınlığıyla merak ettim; ilk senden nefret ettim, ilk seni sevdim; ilk sana hayallendim... rüzgarda saçlarımı kurutmak istedim; baktım rüzgar benmişim; baktım her yerdeymişim.. ben bir tek yerde olmak istiyormuşum; yok, olamazmışım... uğradığım her şehirde kitapçıları dolaştım ama yokmuş şaşkınlığın haritası... ben de kendi haritamı çiziyordum ki; baktım beni başka haritalara çizmişler; rotamı değiştirmişler.. birisi pusulama mıknatıs değdirmiş; yönümü şaşırmışım... affet beni.

affet beni, duygularım önsözsüz. yazamıyorum çünkü terkedilmeyi öğreniyorum.. annem yorgunmuş; van gogh kulağını kesecekmiş; hitler dünyayı ele geçirecekmiş; sevgilim beni unutacakmış... herkes çok meşgulmüş anlayacağın... yani kimse duygularıma önsöz yazamazmış; yani bunu da ben yapmalıymışım.. ama terkedilmeyi öğrenemedim ki daha; öğrendiklerim iç çatışmadan öteye gidemedi... sense en çok yağmur alan yenilgimdin; affet beni.

öyle çok sevmişim ki seni; sevgimin altında kalmışsın ezilmişsin. benden başka her şeyi düşünmüşsün; beni unutmuşsun.. hızlı koşan çabuk yorulurmuş; oysa ben daha yeni koşmaya başlamış kadar dinçmişim.. yolun bir yerinde bağcıklarımı bağlamak için eğilmişim sadece; o kadar...

sen, seni bana çok görmüşsün; mutluluğu yaraştıramamışsın.. bense her gece odamda şiirlerle kaynaşıp sana koşmuşum. diyorum ya, görünmez bir el rotamı değiştirmiş; sana ulaşmayı beklerken elime koskoca bir boşluk geçmiş.. baharımı yaşamaya hazırlanırken gelen baharın "son"bahar olduğunu düşünmemişim bile.. taze gül yapraklarıyla yıkanmayı beklerken; karlara sıvanmışım; yağmurlar acımasızca üşütmüş beni.. ilk defa senin kollarında bulmuşum huzuru; şimdi o kollarda üşüyormuşum.. kusura bakma ama sonsuz bir sevgiymiş bu bendeki; affet beni...affet beni..

bir fotoğraf makinem olmadı daha.. oysa fotoğraf çekerken renkleri öğrenecektim.. renklerden bir uçurtma yapacaktım, sonra salacaktım evrene... oysa daha uçurtma bile uçuramadım ben... duygularımın alfabesini çıkaracaktım kare kare; sonra da sözlük yapacaktım.. sözlükte en çok seninle ilgili bölümlerde takılacaktım ve sana gelecektim...sen beni terketsen bile; ben seninle gelecektim..

önüme bir duvar ördüler; hazırlıksız yakalandım; bilet kalmamış; gelemedim, affet beni...

şık ve narin bir gelincik bizim mutluluk fotoğrafımız olacaktı; affet beni; rüzgar benmişim meğer; gelinciğin yapraklarını ?ben? uçurmuşum...

affet beni... hayat ne kadar basitti ve ne çok intihar tasarımım vardı; hepsini tek tek deneyecektim ve hayatla alay edecektim.. ama yine yanlışlık oldu; bir intihar tasarımında öldüm; azrail gelmedi ruhumu almaya; melekler şarkı söylemedi.. şimdi ruhum iki dünya arasında gezgin; affet beni..

affet beni; oraya buraya bıraktığım duygularımı yazıya dökmeyi öğrettim kendime.. kulaklarım; gözlerim; algılarım; düşüncelerim ve yüreğim izin vermedi; seni bırakamadım...

affet beni; kül tablaları dolusu yalnızlıklar biriktirdim..

ve yine affet beni; çünkü senden gidemedim..."

prettyinpink, 13.09.2006 00:03

http://sozluk.sourtimes.org/

Ekim 26, 2006

öylesine...

mektup yazasım var.
ama sahibi yok mektuplarımın..
okuyucusu yok, bekleyeni yok, hasretle alıp koklayanı yok...
dilimin dönmediği günlerden elimde kalan anılar gibi terkedilmiş mektuplarım.
yazasım var ama yazma sebebim yok...

Ekim 18, 2006

Neden Yaban Tırtılı??

işte yaban tırtılının hikayesi...


Yaban Tırtılı: ben niye tırtılım?
Yaban Tırtılı: bana neden yaban tırtılım dedin?
bu umudu ayrı tutmak istedim sesinden: bu yaban tırtılları insanlarla iletişim kurmaktan çekinir
bu umudu ayrı tutmak istedim sesinden: kendi dünyaları vardır
bu umudu ayrı tutmak istedim sesinden: diğer tırtıllar
bu umudu ayrı tutmak istedim sesinden: kendilerini kozalarıyla insanlardan soyutlarken
bu umudu ayrı tutmak istedim sesinden: yaban tırtılları bi adım öteye giderek
bu umudu ayrı tutmak istedim sesinden: kozalarını da insanlardan soyutlarlar
bu umudu ayrı tutmak istedim sesinden: kimsenin olmadığı bi yerde kozalarına girerler
Yaban Tırtılı: bitti mi?
bu umudu ayrı tutmak istedim sesinden: bitti canım
Yaban Tırtılı: ben de mi böyleyim?
bu umudu ayrı tutmak istedim sesinden: senin de insanlarla paylaşmaya çekindiğin bi dünyan yok mu
Yaban Tırtılı: var
bu umudu ayrı tutmak istedim sesinden: o zaman sen de bir yaban tırtılısın

Ekim 06, 2006

dostum...

dostluklar ne de çabuk unutuluyor.
yaşanan onca şey, paylaşılan kahkahalar, gözyaşları...
sağlam sanılan bağlar ne de çabuk kopuyor.
yine de hakkım helal olsun...
yolun açık olsun...

10.08.2006



bazen inanamıyorum olanlara.
hepsi bir rüya ve geçecek diyorum.
ama geçmiyor.
ben sana güvendim.
sen tutmasan da sözünü, ben sana dostum dedim bir kere.
"başkalarına benzeme sakın, hep böyle kal...
hep bana yakın..."
çok uzaksın be çoooook uzak...
özlüyorum seni...
içim acıyor...

başlangıç 2..

sessiz ol! sayıklıyorum...
uykuda değil, uykudan önce...



başlangıçlar mı zordur, yoksa başlayamamak korkusunu taşımak mı her seferinde?
bu da bir korkuydu aslında... kaybolup gitme korkumdu benim...
suskunluklarım uzamaya başladığından beri kendimden korkar olmuştum..
sayıklamalarımı köşelere atmışım "O" gittiğinden beri...
söyleyecek sözlerim var mı bilmem, derdim zaten söylemek de değil...
ben bana konuşmaktan sıkıldım sadece...

04.06.2006

sıkıldım...

konuşmak lazım aslında.
susmamak. dökmek içini.
ama olmuyor. yapamıyorum.
yalnızlıklara gömmüşüm sözlerimi bir türlü çıkaramıyorum kalabalık ortamlara.
güneşten korkan yarasalar gibiyim.
ben zaten gök gürültüsünden de korkarım.

uzun zaman oldu...

söylenecek sözlerim vardı ama aklıma gelen her seferinde aynı şarkı oldu.
A benim dilsiz dillerim, a benim sessiz ellerim...

susmam işe yarar sandım. özlenirim sandım.
yanılmışım. yokluğum öyle çok da korkunç değilmiş.
benim sandığım yürekler bana ait değilmiş.
kaçmak için çabaladığım her hata, hep başa saran bir film gibi karşıma dikilmiş.

o gözlere bakmak istemiyorum artık.
bakacak gücüm kalmadı ki.
her umut içimi yakar oldu. umut etmek de istemiyorum ben öyleyse.
yoruldum beklemekten, özlemekten...
gelmeyecek sevmeyecek biliyorum.
insan bildiği halde neden reddeder???

09.08.2006

gidişat...

bi gidişin arkasından sadece bakıyorum.. hiç kal diyemedim ben gidenlerime...
gitme, gidersen seni özlerim, ben özlemeyi sevmem diyemedim hiç...

şimdi sen gidiyorsun... mecburi bir gidiş belki bu ama biliyorum geldiğinde çok geç olacak... içimdeki yerini parça parça başkalarına kiralamış olacağım... sensizliğin yaralarını sarmaya çalısırken senden vazgeçmiş bulacağım kendimi.. korkuyorum yokluğuna alışmaya...
25.07.2005