Kasım 25, 2007

ilk defa, kendim için...

bir yolum var gidecek...
sanki o gidişle değişecek herşey...
geçmiş geçmişte kalacak..
o gidiş, z raporu olacak bunca yılın..
acıların, hataların, pişmanlıkların...
büyüyecek içimdeki yaralı çocuk..
yasak gözyaşları bitecek...
nefessiz kaldığım geceler...
cevap bulamadığım sorular silinecek beynimden,
bitecek içimde yarım kalan ...............

az kaldı...
çok yorgunum...
sonsuz bir istirahat lazım artık bana...
kaçış değil bu kimse öyle sanmasın.
ben sadece yoruldum...

Ekim 09, 2007

günah...

Günahsa götüren sevgiye insanı
Şimdi sevap değil günah zamanı

Eylül 27, 2007

bugün

  • çok canım sıkılıyor.
  • atalarımız göçebe olabilir ama ben göçebeliği sevmiyorum. taşınmaktan nefret ediyorum. iki sene içinde iş yerinde dolaşmadık bina/ kat kalmayacak bu gidişle.
    hayır kedi köpek falan değilim ki sürtüneyim kokum kalsın mıntıkam belli olsun kaygısı taşıyayım. mezarlık manzaralı güzel ferah mekanımı terkedip, kabir bozması bir mekana niye yerleşeyim. offfffff........ büyük yerlerden gelen emirleri sevmiyorum.
  • belirsizliklerden nefret ediyorum. ya sizler kendi hayatınızı/geleceğinizi istediğiniz gibi kurarken benimkini de etkilediğinizi farketmiyor musunuz? burada oturan korkuluk değil ki bari iki çift laf edin, bir açıklama yapın. ben sizin keyfinizin olmasını mı bekleyeceğim. görün artık ya "ben ne olacağım?" düşüncesiyle delirmek üzereyim...
  • okuyarak hata yaptığım gerçeğine her geçen gün daha da inanıyorum. otursaydım evimde bekleseydim "koca" denilen zatın kapımızı çalmasını. bütün gün temizlik/bulaşık/yemek derdinden başka bir dert taşımadan Sabah Sabah Seda Sayan izleyip, Kuşum Aydın'la karşılıklı göbek atsaydım.
  • yok yok acilen geçmişe dönüp kendimi uyarmam lazım. "sakın okuma... hayır gittin okudun bari mühendis olma, bu ülkede salak derler mühendis olan kadın kısmına.. yok yok sen en iyisi okuma... ileride yasal tefecilik yapan bir kurumda, abuk sabuk, aslında kimseye bir faydası olmayan bir işi sahiplenip, can sıkıntısından patlarken bu satırları yazmak istemiyorsan okuma sakın.... " evet evet aynen bu cümleyi kurmalıyım. belki daha sonra başka eklemelerle daha da caydırıcı bir konuşma hazırlarım.. :)
  • yine boğazım acımaya başladı... boğaz ağrısından nefret ediyorum... sanırım benim bu hastalık geçmeyi istemiyor ya da ben moralim bozulduğunda hasta olmak istiyorum....
  • müdürümü çok seviyorum. çok zeki, çok bilgili, süper biri... ama çok tembel yaaa... tamam ben de tembelim... severim tembel insanları... ama bu kadar da tembel olunmaz ki.... iki yıldır insan somut bir tek iş yapmaz mı ya??? yeter darlandım artık.. elime odunu alıp evire çevire dövücem kendisini sonunda... yok canım ayıp, ben öyle şeyler yapmam... :)
  • bu yaşantının en can sıkıcı kısmını geçiriyorum. ya bu yaşların daha eğlenceli olması gerekmiyor muydu??? hayır 30'a 4 kaldı... bundan sonra bi eğlence çıkmaz ki bu bünyeden....
  • pms dönemlerinden nefret ediyorum. ağlak raziye olarak ortalıkta dolanmaktan nefret ediyorum. kimseye göstermicem ağladığımı diye göz yaşlarımı tutmaktan nefret ediyorum. hayır burnum akıyor ilkokuldaki sümüklü burcu olup çıkıyorum yine.... kocaman kıza yakışmıyor bu durum....
  • kardeş staj yaparken ona bir network kablosu sağlayamayan kocaman firmanın bilgi işleminden nefret ediyorum. kardeşin başkalarının network kablosuyla internete girebildiği zamanlarda muhabbetin en güzel kısmında kabloyu sahibine vermesinin gerekmesinden nefret ediyorum...
  • sürekli saate bakıp, o saatin sadece 1 dk ilerlemiş olduğunu görmekten nefret ediyorum.
  • slm, tşk, syg, kib.... vb. yazanlardan da nefret ediyorum. hatta en çok onlardan nefret ediyorum. yazı yazma özürlü mahlukatlar......
  • yeni aldığım renkli 0.7 kalem uçlarının bu kadar yumuşak olmasından ve daha yazının başında çıt diye kırılmasından nefret ediyorum. tombo gibi kaliteli uç yapsanız ölür müsünüz??? madem böyle cazip renklerde uç çıkarıp bizim aklımızı çeliyorsunuz o zaman adam gibi mal üretin....
  • 3 ay önce yaptığımız toplantıda tamam diyip, toplantı notuyla 3 kere hatırlattığım halde hala istediğim raporları bana yollamayan bilgi güvenlik yöneticisinden nefret ediyorum. salak olduğunu kabul etmeyen, bilgi güvenlik politikasında availability olması gereken bilgi güvenlik kriterine authenticity yazan kuş beyinli güvenlik yöneticisini sırf kadın türünün adını kötüye çıkardığı için imha etmek istiyorum.
  • sürekli değişen havalardan nefret ediyorum.
  • gölge yapacağım diye saçlarımı katleden kuaförden nefret ediyorum. salak kadınnnnn senin yüzünden sürekli saçlarımı koyu renge boyamak zorundayım, herkesi kıskandıran sağlıklı, güzelim saçlarımı katlettin.. parça parça dökülüyorlar senin yüzünden... sakın karşıma çıkma seni de ilk cinnette otomatik tüfekle taranacaklar listeme ekledim.
  • ofiste telefonun sesini kapatmayı geçtim kısmayı akıl edemeyen beyinsizlerin, masalarından uzaklaştıklarında telefonlarını yanına almamalarından ve telefonun inatla defalarca iğrenç melodiler eşliğinde çalmasından nefret ediyorum.
  • öküz üniversite arkadaşlarımdan nefret ediyorum. (aralarında sevdiğim hatta çok sevdiğim bir iki kişi var ama onları zaten canımdan çok sevdiklerim kategorisine kaydettim üniversite arkadaşı kategorisinin içinde değiller.)
  • tam kurtuldum derken yine yüzümün her tarafını saran sivilcelerimden de nefret ediyorum. terbiyesizler bu sefer boynumu da istila etti. acilen savaşa başlamam lazım...
  • hiçbir şeyle savaşacak gücüm yok... güçsüz olmaktan nefret ediyorum...

Eylül 10, 2007

netice

hüzün ya da sevinç değil bu,
tarifsiz bir ürperti sadece.
boşluğa, yokluğa, hiçliğe alışmanın neticesi...

Ağustos 15, 2007

durum






Bir aralar böyleydim.....








Şimdi böyle.........





Duruldum....

çok severdim candan erçetin'in parçalandım şarkısı...
hala da seviyorum niye di'li geçmiş zaman kullandıysam...
neyse efendim işte tam olarak o şarkıdaki gibiyim....
henüz giden parçalarımın yerine yenisini doğurmadım ama yavaş yavaş onu da yapacağım...


parcalandim
ve her bir parcami ayri yere biraktim

birini acik denizlerin en derin yerine attim
kurek cektim, uzaklastim
donup arkama bakmadim bile
birini yuksek daglarin zirvesine cikardim
hickimse kurtarmasin, kurda kusa yem olsun diye
birini hic unutmadigim o kucuk sehirde biraktim
donemedim kim bilir belki donsem bile bulamazdim.

once savruldum, yok oldum
sonra dinlendim, duruldum
ve her giden parcam yerine yenisini dogurdum.

daha guclu daha sakin
daha mutlu daha suskun
daha olgun daha kirgin
daha yalniz daha yorgun

parcalandim
ve her bir parcami ayri yere biraktim

birini tanidik bir visne agacinin dibine ektim
soramadim filizlendi mi surgun verdi mi
birini cok sevdigim bir dostta unuttum
istedim, geri vermedi
meger benden pek hazzetmezmis
birini buyuk bir ask ugruna ateslere attim
bilerek, isteyerek
ama asla pisman olmadim.

once savruldum, yok oldum
sonra dinlendim, duruldum
ve her giden parcam yerine yenisini dogurdum.

daha guclu daha sakin
daha mutlu daha suskun
daha olgun daha kirgin
daha yalniz daha yorgun

Ağustos 03, 2007

bebeğim de sayfalandı...

henüz çok fazla yazısı yok ama gelecekler....
uğrarsınız belki arada...
hayatımın şeker dolabı :FındıkKurdu

Temmuz 25, 2007

var mıdır bi yolu ana rahmine dönmemin, varlığımı geri çekmemin?
ben istemedim ki bu dünyaya gelmeyi, bu hayatı sürmeyi..
bırakın beni gideyim...
eminim arkamda hiç iz kalmaz...
bu aptal yaşantı bi noktada bitmeli..
niye yasak ki kendini yok etmek...
bilinçli bir kararsa verdiğim niye karışırlar ne yaptığıma...

bu dünya bana fazla...
bittim ben artık....
her gün ölüyorum zaten..
yara almadık yerim kalmadı...
kabuk bile bağlamıyor artık yaralarım...
kan kusuyorum her gün...
nefesim kesiliyor...
bırakın beni gideyim...

sessizce olacak söz veriyorum...
varlığım kadar rahatsız etmeyecek sizi bu gidişim...

bırakın beni gideyim...
yok ki bi amacım burda olmak için...
bi aptal eksilecek sadece yeryüzünden...
sizin için faydalı bile olur yok oluşum...
azot döngüsüne eklenen çürümüş bir beden...
hem havanızı da solumamış olacağım daha fazla...

var sandığım bi kaç sevenim üzülür belki..
belki de bayram eder ne bileyim...
koca bir aptalım nası olsa...
hep hayal aleminde yaşadım..
hiç ait olmadım ben bu dünyaya...
bırakın beni gideyim..

söz veriyorum baba son üzüşüm olacak bu seni...
annecim... son kez ağlarsın benim yüzümden..
canım, herşeyim sen zaten büyüdün bensiz de mutlu olursun...
ne olur.... bırakın beni gideyim...
bitireyim bu gereksiz çileyi....

Temmuz 18, 2007

imkansızım....

eline değdiğim, dokunup sevdiğim sadece resmindi, sen değildin...

sen ne olur üzülme benim için
ben dururum ayakta yine
biraz keder biraz pişmanlık
biraz da sen içimde

Haziran 19, 2007

devler ülkesinde bir cüceyim ben...
adımlarım öyle küçük ki; benim nefes nefese kaldığım anlarda siz daha kımıldamamış oluyorsunuz...
koşmaktan yoruldum, yorulmaktan yoruldum, YAŞAMAKTAN YORULDUM...
ben eve gitmek istiyorum...

Mayıs 29, 2007

özlemek üzerine...

....
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.
Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.

Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;
Seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;
Seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
Yine seni özlediğim içindir.

Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!

Ümit Yaşar Oğuzcan

Not: Beşinci Mektup'tan alıntıdır.

Mayıs 22, 2007

gidiyorum...

kaç yolcu uğurladım bu limandan..
bekledim kimisini döner diye...
kimisi için dua ettim; "Allah'ım n'olur dönmesin...."
bu sefer ben gidiyorum...
gidiyorum işte sessizce...
kimde kalır izim?
kim özler, kim gözler yolumu?
dönsem yıllar sonra kim karşılar yüzünde kocaman bir gülüşle?
işte bu sefer ben gidiyorum, arkamda beni bırakarak...
el sallayanım olur mu acaba??

Nisan 23, 2007

çok eskilerden... 2

herkes gibi benim de hatıralarla dolu bir sandığım var.
bakmamaya gayret ettiğim, baktıkça içimi acıtan, yağmurlar yağdıran ama yine de beni mutlu eden bir sandık.
bugün bakmış bulundum.
yıllar öncesine döndüm.
tozlu raflardan bunları indirdim.

bu kaçıncı başlangıç...
sözlerim tükenmiş adeta...
tüm güzel cümleleri ben seninle kurmuşum.
şimdi içimde bir sevgin kalmış bir de yıllanmış hasretin.
zaman akıp gidiyor, susuşlarım uzadı yokluğundan beri.
ben gözlerinle konuşurdum, anlardın beni ya da ben öyle sanırdım.
şimdi yoksun, neşem kalmadı.
hüzün kovan kuşumdun benim, uçup gittin.
işte, bir yaş daha büyüdün, bensiz geçecek yeni bir yaşa adım attın.
sana kutlamalar yapacaktım, sevinç saçacaktım ama olmuyor.
tadı yok ki sensiz hiçbir şeyin.
huzurum yok ki benim sen yanımda değilken....


***********************************************************************


çok oldu sesini duymayalı.
nasıl dayanıyorum bu sessizliğe ben de bilmiyorum.
gün de saymıyorum artık.
sen gideli kaç asır geçti, gözümün yollara dalıp gideceği daha kaç asır var...
gelsen neler değişir?
ben değişir miyim?
tamamlanır mı içimdeki boşluk?
aramaz olur mu gözlerim sağda solda senden kalan bir parçayı?
az kaldı biliyorum.
değişecek bir şeyler içimde.
belki hiç hoşuma gitmeyen şeyler olacak sen gelince...
yine hayallerim yıkılacak...
olsun...
sen gel...
bu bana yeter...

Nisan 22, 2007

sadece benim için...

nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum.
aslında hiç beceremem içimden geçtiği kadar çok teşekkür etmeyi.
hep eksik kalır sözlerim.
sadece bil ki çok beğendim.
yüzsüzlük edip böyle birşeyi isterken nasılsa olmaz diye geçmişti aklımdan.
sonrasında isteğimi unutmam da bundandı aslında.
bu harika birşey.
benim için söylenmiş sözler var artık dünya üstünde.
çok ama çok sağol.


-------------- gardiyan -------------------

Bu şehir seni başıma diktiyse gardiyan ,
Vardır bir bildiği .
Yüzümü asfaltlara sürte sürte geldiğim ,
Karanlık çiçekler açan bahçelerden geçtiğim
Şu yollar ,
benim emrimdeyken …
Omzuma konar konmaz ,
papatyalar açtırıyorsun bariyer diplerinde …
ki ,
Emre itaatsizliktir bu…

Halbuki kardeşimdir şu şehir…
Yüreğimdeki kesikleri sorsan bilir ,
Hangi çentik hangi sokakta atıldı…

Geceler benim emrimde iner güneşin önüne …
Sorgusuz ,
karanlık perde Tek sözümle çöker…
Yine de laf geçiremiyorum nedense…
Senin aydınlığına kurban edip geceleri ,
Yine karanlıklar kıvrana kıvrana doğuruyor güneşi sana…
Aklım almıyor , bu şehir laftan anlamıyor…

Halbuki öğrencimdir bu şehir …
Adım adım tabanlarımı kanatarak göstermişimdir
Kronolojik yaraları yüreğimdeki …
Bedbaht bir rehber gibi…

Güvercinler elime bakar …
gökler ki , mavisini ben seçerim ,
bulutları ben çalarım üzerlerine…
Kızıllığını kanımdan damlatırım bulutlara ,
Ki ,
Sen belki gün doğumu izlersin diye…
Laftan anlamıyor meret ,
Sanki ben dememişim gibi…
Yine çiğ döküyor sabaha karşı ,
benden habersiz…
Sırf senin göreceğin çiçekler solmasın diye…
Ki ,
emre itaatsizliktir bu…

Ama bu şehir , seni başıma diktiyse gardiyan ,
Vardır bir bildiği .

L.Ş.

Şubat 15, 2007

çok eskilerden....

zamansız bir zamandan kalma...
sahibine ulaşamamış olanlarından...

Sensiz geçecek ikinci yılbaşı bu...
Ne denli özlediğimi anlatacak cümleler kuramıyorum artık. Çünkü yok bu duyguyu anlatacak kelimeler dünya dillerinde...

İçimde kalanlarla yaşadığım her gün, sevdanı büyüttüm ben.
Seni büyüttüm..
Sen, sen olmaktan çıktın.
Mecnun'un, Leyla'yı bulduğunda tanımaması gibi ben de seni tanımaz oldum artık.
İçime yerleşen sen misin; yoksa içimde yarattığım hayali, ben sana mı yakıştırdım..

Ocak 29, 2007

soru

içtiğim su bedenimle birlikte ruhumu da temizler mi???

Ocak 12, 2007

emir kipi

bırak kalsın böyle, dağılsın her yer içim gibi.
güneş doğmasın hiç, gece bitmesin.
tut ellerimi ve asla bırakma.
bırakırsan düşerim.
dizlerim kanıyor zaten, elim kolum çizik, bere...
ağlaması kesilmiş, hıçkırıkları tükenmemiş bir çocuğum ben.
sana geldim işte al koynuna; sar, sev, ısıt içimi...
bu bir rüyaysa da uyandırma.
gülücükler varken yüzümde yıllar sonra dokunma.
başlamadan bitmesin, bitirme, gitme...
dudaklarımda tadın kalsın, tenimde bahar kokun, yüzümde utancım kalsın kırmızı...
sev beni, koru beni, sakla içinde...
sonunu düşünmeden benimle ol, benim ol....

Ocak 04, 2007

imdat

neler oluyor bana böyle...
kalp kırmak, can yakmak korkutmuyor beni artık.
hatta üzülen her yüzde geçmişten intikam alıyor gibiyim.
bana bir doktor lazım yoksa bir seri katile dönüşeceğim....